Ana Sayfa Hakkımızda |  İletişim |  Site Haritası  | 
Site İçinde Ara
En son eklelen yazılar
NECMİYE SANGAN
( 26.11.2008 16:00 )
  Devamı
Şadiye(Fatma İnayet)Sangan
( 23.07.2008 18:33 )
  Devamı
AHMET CEMİL SANGAN
( 14.07.2008 14:05 )
  Devamı
BESTEKAR ŞEKERCİ NURETTİN CEMİL SANGAN
( 14.07.2008 12:42 )
  Devamı
ŞEKERCİ UDİ HAFIZ CEMİL BEY
( 14.07.2008 12:39 )
  Devamı

CEMİLZADE KARDEŞLER


Ana Sayfa Hakkımızda

Bestekar Şekerci CEMİL Bey'in MEHMET ALİ ve NUREDDİN isimli oğulları Şehzade Fevziye Caddesi'ndeki şekerci dükkanlarını kapatarak 1937 yılında Kadıköy Muvakkıthane Caddesi 25 numaralı dükkanı açmışlardı.

Çok çeşitli şeker yapmazlar, yeşil ve beyaz renkli meşhur ezmelerinde hazırlar, aynı gün tüketirlerdi.

Daha sonraki yıllarda ezme yapımı yerini Acıbadem'e naklettiler ve son derece temiz, tertipli bir imalathane yaptılar.

Yalnız CEMİLZADE'lere has olan bu şeker mamullerine ilaveten yaz aylarında elma, portakal, şeftali suları da satarlardı. Meyveler anında sıkılır, içine hiç su katılmadan müşteriye verilirdi. Bu usulü Kadıköy'e ilk defa CEMİLZADE'ler getirmişti. Saf meyve suyunun maliyeti yüksekti. Bu yüzden fiyatı da fazla idi. O dönemde başkalarının beş kuruşa sattığı meyve suları CEMİLZADE'lerin dükkanında yirmi kuruştu.

Birgün Prof. Dr. FAHRETTİN KERİM Hoca dükkana gelmiş, içtiği meyve suyunu pek beğenerek bir bardak da şoförüne verilmesini söylemişti. Parasını ödemeye delince, bir bardak meyve suyunun yirmi kuruş olduğunu öğrenip duralamış ve “Pek pahalı imiş!”, demekten kendini alamamıştı.

Rahmetli Hocanın elinin sıkılığı bilinirdi.

CEMİLZADE kardeşlerin huyları birbirine hiç benzemezdi. İşin başında büyük kardeş MEHMET ALİ Bey durur, ezmeleri hazırlar, dükkana getirip, yerleştirir, çoğunlukta müşteri ile kendisi ilgilenir, yanına yardımcı almazdı. Fakat MEHMET ALİ Bey en ufak şeye hemen sinirlenir, fazla konuşmaz ve müşteriye ters düşen duruma giriverirdi. Çok defa tarttığı malı geri aldığı da olurdu. Bütün bunlara rağmen MEHMET ALİ Bey'in ezmeleri her zaman aranırdı. O, bu işin ehli,piri,gerçek bir san'atkardı.

Kardeşi NUREDDİN Bey ise son derece yavaş, sessiz, halim selim bir insandı.

1944 yılında hafif felç geçirmiş olmanın yavalşlığı da buna eklenince hoş sohbet, yerinden kalkmak istemeyen, dükkana gelen dostlarıyla tatlı tatlı muhabbet eden, içli, duygulu yapısı ile ağabeyinden çok farklı olarak köşede otururdu. Güzel yemekleri ve yemekten söz etmeyi pek severdi. Bir safra kesesi şikayetiyle 1947 yılında Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde yatarken her fırsatta zeytinyağlı dolmalardan , kağıt kebaplarından, iri bademli irmik helvasından bahseder, bunları rahatça yiyebilmek için hastalığının bir an önce tedavi edilmesini isterdi. NUREDDİN Bey'in Radyo ve TV'de hala çalınmakta olan çok değerli 73 tane bestesi vardı. Özellikle “Ateş saçıyor gözlerinin şulesi dilber”, “Ağlamakla inlemekle ömrüm gelip geçiyor”, “Gül yüzünün rengi uçmuş sanki kalbin yorulmuş”, “İçtim aşkın şarabını dün yine elinden” besteşeri çok meşhurdur.

NUREDDİN Bey 1958 yılında vefat etti. MEHMET ALİ Bey 1977'ye kadar yalnız çalıştı. 1977'de o da dün dünyadan ayrıldı. Oğlu SATVET Bey babadan kalma sanatı 1985 yılına kadar sürdürdü ise de mal sahibi ile çakışan anlaşmazlıktan ötürü dükkanı kapattı ve yerine konfeksiyon mağazası açıldı.

Böylece CEMİLZADE'lerin meşhur ezmeleri de geçmişte kaldı.


Alıcının emaili:



Sizin emailiniz: